Duâ; atılan atom bombasını, sıkılan kurşunu, fırlatılan roketi havada durdurur.
Duâ; zulmü yerle bir eder, zâlimi yerin dibine sokar.
Duâmız kabûl olmuyorsa,
Yağmur duâsı için tepeye çıkarken, yanımıza şemsiye almadığımızdandır.
İ l l â k â m i l î m â n !
.
Uğur Benek
Görmeyeli uzun zaman oldu. Aslında mutfağa girmeyeli demeliyim; bu yüzden bloguma pek uğrayamadım, gelmek istediğimde hep bir mâni çıktı. İşte şimdi hayatın akışı beni buralara getirdi.. Biraz karalayayım gelmişken dediydim..
Dönem arası bize de kısa bir mola hakkı verildi. Hafta içi kursta olduğumdan eve geldiğim cumartesi ve pazar sadece kendime ve ailemle vakit geçirmek istediğimden sıra arkadaşlarıma gelmiyordu. Bir karar aldım, ne kadar benden uzak kalmaktan muzdarip, her daim her aradığımda sitem edenler varsa hepsinin gönlünü almalıyım bu tatilde. Başta ananem..
Haber vermeksizin Silivri'ye geçtiğimde, kapıyı açan ananeme büyük bir sürpriz oldum galiba. Niye haber vermedin kızım? diye biraz da sitemkar buyur etti içeriye. Ama anane önceden söylesem telaş yapacaktın, yorulacaktın..
Gerçekten de ananemi her ziyaretimizde bizi önce börek kokusu karşılar evinde. Kapıyı aralar aralamaz o güzelim el açması ıspanaklı böreğin kokusu çok davetkardır doğrusu. Ananem misafirleri için evin içinde dört döner, yeter ki onları rahat ettirsin, hatta onları evlerinden daha rahat hissettirsin. Ve çoğu zaman bu gerçekleşir. Ananemle muhabbetlerimizde el işleri vardır, her ne kadar pek anlamasam da dantel, oya, kaneviçe işlerinden.. Her gittiğimde benim için muhakkak bir şey hazırlamıştır. Ya bir örtü takımı ya da etrafı özenle çevrilmiş bir başörtüsü.. Bu sefer bir değişiklik olarak zeytin çekirdeğinden yapılmış annemle yaşıt olduğunu sandığım bir tesbih hediye etti. Hepsini memnuniyetle alır çantama koyarım, eve geldiğimde ananemin verdiği diğer çeyizliklerimin arasına koyarım usulca.
Ananemin evinde çok farklı bir harmonisi vardır tarihin bugünü ile geçmişinin.. Mesela son model bir elektronik aletin üstüne 1960larda işlediği bir örtü serilmiştir. Sonra her şeyi oyalıdır, nasıl ki bir kız çocuğu nazlı olmaktan beri olmazsa ananemin tüm bezleri, örtüleri, kumaşları da öylece el emeğinden boş kalmaz. Nazlı nazlı salınırlar örtülü oldukları yerde. Bu işlemeleri onun yatak örtüsünün eteklerinde, seccadenin kenarlarında, mutfaktaki havlunun, el bezinin etrafında kısacası etraftaki her nesnenin çevresinde görebilirsiniz..
İşlemeyi sevmem, ama benim ananeme yakışır.
...
Cuma sohbetinde hocamız başından geçen bir olayı anlattı. Bir eve misafir olmuş. Masanın üzerinde sarkan kocaman bir masa örtüsü.. Hocamız sormuş bunda kaç motif var. Kadın, 600 tane demiş. Hocamız şaşırmış peki bir motif ne kadar zamanınızı aldı? Kadın bir motifin bir saat sürdüğünü söyleyince hocamız, sen bu zamanda hafız olurdun demiş.
Cuma sohbetinde hocamız başından geçen bir olayı anlattı. Bir eve misafir olmuş. Masanın üzerinde sarkan kocaman bir masa örtüsü.. Hocamız sormuş bunda kaç motif var. Kadın, 600 tane demiş. Hocamız şaşırmış peki bir motif ne kadar zamanınızı aldı? Kadın bir motifin bir saat sürdüğünü söyleyince hocamız, sen bu zamanda hafız olurdun demiş.
Mesele hafız olmak değil, asıl mesele vaktini böyle lüzumsuz bir şeye harcamak.
Devamla diyor ki hocamız, bize çamaşır makinasını, bulaşık makinasını getirdiler de bize ikram mı ettiler sanki! Biz çamaşırları makinaya atıp televizyonun başına geçen insanlar oluverdik. Yani getirisi götürüsünden az, yani kayıp, ziyan, yazık..
Akıllı insanlar vaktini nasıl değerlendireceğini düşünürlermiş, ahmak olanlar ise onu nasıl harcayacaklarını..
Bir düşünelim, günlük hayatta yaptığımız kaç şey bizi üretken kılıyor? Kaçı bizim için, hayatımız ve ailemiz için faydalı şeyler oluyor? Oysa her şey bizim elimizde. "Güç bende artık" diyen bir Herkül mü oldu şimdiki oyalama aletleri; tv ve internetler, telefonlar.. Gücü kendi elimizle onlara mı teslim ettik?
Sahi hiç savaşmadık biz. Ne geldiyse Avrupa'dan vesair sözü geçen yerlerden "başımızın üstüne" dedik, hiç kafa yormadan, üstelemeden. Çok misafirperver bir millet olduğumuz ortadadır ama bu kadarı da fazla. Ayakta uyutulduk, uyutuluyoruz. Biliyor musunuz bizleri bu denli uyuşturan Yahudi milleti, kendi evlerine ne tv ne internet sokmuyorlar. Onlar cumartesi günü ışık açmıyor, gerekirse cumadan ışıklarını açık bırakıyorlar. Cumartesi günü alışveriş yapmak onlar indinde yasak olduğundan yeni doğum yapan hanımıyla taksiye binerek eve dönen yahudi adam şöfore para vermiyor, hanımını eve gönderiyor para alması için sonra da ona ödettiriyor çünkü kendisi parayı elleyemez. Onlar hiç pantolon giymiyorlar, kendileri giymedikleri gibi çocuklarına da giydirmiyorlar. Küçük çocukların başları açık gezmesine müsaade etmiyorlar.
Sahi hiç savaşmadık biz. Ne geldiyse Avrupa'dan vesair sözü geçen yerlerden "başımızın üstüne" dedik, hiç kafa yormadan, üstelemeden. Çok misafirperver bir millet olduğumuz ortadadır ama bu kadarı da fazla. Ayakta uyutulduk, uyutuluyoruz. Biliyor musunuz bizleri bu denli uyuşturan Yahudi milleti, kendi evlerine ne tv ne internet sokmuyorlar. Onlar cumartesi günü ışık açmıyor, gerekirse cumadan ışıklarını açık bırakıyorlar. Cumartesi günü alışveriş yapmak onlar indinde yasak olduğundan yeni doğum yapan hanımıyla taksiye binerek eve dönen yahudi adam şöfore para vermiyor, hanımını eve gönderiyor para alması için sonra da ona ödettiriyor çünkü kendisi parayı elleyemez. Onlar hiç pantolon giymiyorlar, kendileri giymedikleri gibi çocuklarına da giydirmiyorlar. Küçük çocukların başları açık gezmesine müsaade etmiyorlar.
Eleştirmek için yazmadım bunları, onlar nasıl inanıyorsa öyle yaşayacaklar tabi. Ama bize ne oluyor da onların kendilerine zararlı gördükleri şeyleri kabul ediyoruz, içimize alıyoruz, onları kendimizden bir parça yapıyoruz. Onlar tv izlemiyor ama bize izlettiriyor. Hem de bizim toplum ahlakımıza tamamen zıt şeyleri zorlamadan, savaşmadan izlettiriyorlar. Giymediklerini giydiriyorlar. Acaba diyorum onların dinlerine olan düşkünlüğünü örnek alsak daha iyi olmaz mı? Hepimiz birer birer karar versek "şu aptal kutularını" yuvalarımızdan ve değerlerimizden atmaya.. Ne kaybederiz ki! Sahi ne kazandık da kaybedeceğiz!!? İnanın bu kendimize ve yavrularımıza yaptığımız en iyi iyilik olacaktır. Newton N.Minow ilk 50 sene evvel bu "aptal kutusu" tabiri kullanmıştı tv hakkında ve çokları tarafından alkışlanırken kimileri de şiddetle eleştirmişti kendisini.
Belki burada beni abartmakla veya tutucu olmakla itham eden olacaktır. Veya her olguda iyi ve kötü olduğunu varsayıp onu iyi yönde kullanmakta hiçbir beis olmadığını savunanlar..
Boynuz kulağı bu kadar geçmişken sizin hala masumane savunmalarınıza bir şey diyemem. Ancak şu an lise çağındaki gençlerimizin okuldaki hallerini gösteririm, öğretmenlere karşı tavırlarını, kız-erkek ilişkilerinde gelinen içler acısı durumu, aslında uzağa gitmeye lüzum yok kendi ailemize bir bakalım. Çocukların anne babalarına olan tutumları, baş kaldırmaları, bazısının el kaldırmaları.. Bu çocuklar kitaplardan mı öğrendiler bu ileri gitmeleri, büyükleri saymamayı, bu vurdumduymazlığı. Size soruyorum, Allah aşkına!..
....
Elmalı Strudel için Malzeme Listesi
Boynuz kulağı bu kadar geçmişken sizin hala masumane savunmalarınıza bir şey diyemem. Ancak şu an lise çağındaki gençlerimizin okuldaki hallerini gösteririm, öğretmenlere karşı tavırlarını, kız-erkek ilişkilerinde gelinen içler acısı durumu, aslında uzağa gitmeye lüzum yok kendi ailemize bir bakalım. Çocukların anne babalarına olan tutumları, baş kaldırmaları, bazısının el kaldırmaları.. Bu çocuklar kitaplardan mı öğrendiler bu ileri gitmeleri, büyükleri saymamayı, bu vurdumduymazlığı. Size soruyorum, Allah aşkına!..
....
Elmalı Strudel için Malzeme Listesi
Hamuru için:
1 yumurta
1 tutam tuz
1 yemek kaşığı sıvıyağ
3 yemek kaşığı su
1,5 su bardağı un
Elmalı harcı için:
5 adet elma
1,5 kahve fincanı şeker
2 tatlı kaşığı tarçın
1 küçük kase kuru üzüm
1 küçük kase ceviz içi, dövülmüş
50 gr tereyağı
Üzeri için:
50 gr tereyağı
Hamuru için malzemeleri bir kapta karıştıralım. Üzerini bir poşetle örtüp biraz dinlenmeye bırakalım.
Harcı için elmaların kabuklarını soyup küp küp doğrayalım. Kalan malzemeleri ekleyip karıştıralım.
Hamuru ilk safhada unlanmış tezgahta merdaneyle açabildiğimiz kadar açalım. Gerisini ellerimizle halledeceğiz. Bir elimizi hamurun altına koyarak tam ortadan kendimize doğru, parmaklarımızın üst kısmıyla çekelim. Hamur incelinceye kadar devam edelim. Çarşaf görünümüne gelen hamurumuzu un serpilmiş bir bezin üstüne alalım ve her tarafını erimiş tereyağı ile kaplayalım, sonrasında iç harcını boydan boya çizgi halinde koyalım. Bezin her iki tarafından tutarak hamuru harcın üzerine sardırmaya başlayalım. Buradaki püf nokta çarşaf veya bez yardımıyla zarar görmeden rulo şekline gelmesini sağlamak. Uzun hamurumuzu yanlardan biraz bükerek tepsiye yerleştirebiliriz. Üzerine 50 gr tereyağını sürelim ve kızgın fırında üzeri kızarıncaya kadar pişirelim. Sıcak servis yapabiliriz veya soğutup üzerine pudra şekeri serpebiliriz. Orjinal tarifinde içinde 5-6 adet tost ekmeğinin kenarlarını kesip küp doğradı ahşı. Tereyağında ekmekleri kızartıp elmalı harcın içine ilave etti. Avusturya Strudelinde bu şekilde hazırlandığını söyledi. Lezzetli olur zannımca. Âfiyet ola.
2 yorum:
Daha önce yememiştim. ellerine sağlık. Sizi izlemeye aldım. Ben de bloğuma beklerim.
www.bakbuharika.com
Merhabalar,
Çok güzel bir çalışma olmuş. İnsanların tek elden ulaşabileceği bir platform oluşturma gereksinimi günden güne artıyor.
Başarılar dilerim ;)
Yorum Gönder