2/24/2010

Öyle Bir Yemek Yap ki Ruhun da Yesin

Ayse Tuncayak

Yıllar önce bir teyzem ufak bir çocuğu beslerken “yediklerin nûr olsun, kalbine iman olsun” demişti de hiç anlamamıştım. Sonuçta biz doymak için tıkınıyorduk. Yemekle nûrun, imanın ne alakası olabilirdi ki.


O zamanlar anlamakta güçlük çekmiştim ama sonunda ben de yemeğin bir ruhu olduğunu fark ettim. Aslına bakarsanız ruhum olduğunu fark ettim. Çünkü malzemelerin alımından tutun da yapılış esnasına ve yeme aşamasına kadar her şey ama her şey insan ruhuna tesir ediyor. Biz genelde maddede kalmış yaratıklar olarak sadece bedenimizi düşünüyor ruhumuzu önemsemiyoruz. Hatta varlığı bile aklımıza gelmiyor. Sağlıklı beslenmeye çalışıyoruz, vücudumuzun sağlıklı olabilmesi için; fakat gönlümüzün, ruhumuzun sağlığına dikkat etmiyoruz.

Şimdi gelelim, bir yemeğin bizi nasıl etkileyebileceğine…

Öncelikle mutfağa malzeme gelmesi için para olması lazım. Ve gelen bu paranın helal olması ilk ve en önemli unsur... ki bu devirde pek önemli değil paranın nasıl kazanıldığı. Hatta yaptığının haram olduğunun bile farkında değil çoğusu. O kadar normalleşmiş ki. “Ben insanları kandırarak para kazanmak istemiyorum” diyen birine “Sen de yalan söyleme blöf yap” denilebiliyor mesela. Sonra yalanların rengi de var. Beyaz veya pembe olunca sorun olmuyor. Tabii bu renkler yalanları söyleyenlerin gözünden; bir de karşı taraf açısından ne renk gözüküyor ona da bakmak lazım. Hasılı kelam ticarette dürüstünü bulmak bu devirde zor. Üstelik yaptıklarını normal bulurlarken…

Helal gıda ruha huzur verir. Haram gıdalar ise gaflet ve kasvet sebebidir. Psikologların ve psikiyatristlerin iyi para kazanmaya başlamasının bir sebebi de bu mudur diye düşünmeden edemiyor insan. Abdülkadir geylani hz şöyle diyor haram yeme konusunda “Haram yemek kalbi öldürür. Lokma vardır kalbini nurlandırır; lokma vardır onu karanlığa boğar. Yine lokma vardır seni dünya ile meşgul eder; lokma vardır ukba ile meşgul eder.” Ve yine büyüklerden İbrahim Desuki (ks) diyor ki: “Ey kardeşlerim! Haram yediğiniz sürece, hikmet ve mafiret hakkında bir şey elde edeceğinizi zannetmeyin.” Bunları çoğaltmak mümkün; ama aklı olana bu kadarı yeter. Zaten akılsızlara ne desen boş.

Sonra “Salih insanların gıdalar hususundaki hassasiyetleri, onları çarşı pazardan aldıkları gıda maddelerini, evlerine kapalı bir surette taşımaya sevk etmiştir. Zira alınan her gıda üzerinde “takılı gözler” kalmamalı ve gıdalardan umulan enerji ve kuvvet, ihtiyaç sahiplerinin iç çekişlerinin, gariplerin ve mahrumların mahsun nazarlarının menfii tesirleri bulunmamalıdır.” Şeklindeki bir ifadeden sonra aldıklarınızın da mümkün olduğunca saklı tutulmasını tavsiye ederim. Gerçi alışverişlerimizin büyük çoğunluğunu ya da bir kısmını süpermarketlerden yaptığımız için bu ne kadar mümkün olabilir o konuda da bir fikrim yok ama, denemeye değer.

Bu aşamalardan sonra sıra gelir yemeğin hazırlanışına. “Bu akşam ne pişirsem?” sorusu kadar gıcık bir soru yoktur mesela. Bu konudaki tavsiyem ise aklınıza gelen yemeğe göre malzeme arayacağınıza, evdeki malzemeye göre yemek bulmak; gerekirse uydurmak daha mantıklı gibi. Hem bütçeniz titremez (sarsılma durumu olmayanlar için ) hem de siz. Ve malzemeleri soyarken, doğrarken, yıkarken her neyse israftan kaçınılmalı ki evin bereketi gitmesin. Hatta atılacak sandığınız çoğu şey ise başka yerlerde kullanım için işinize yarayabilir. Neyse biz gelelim ruhumuza.

Yemeğin başlangıcından yapılışına kadar hangi haleti ruhiye içinde olduğunuz çok önemli. Zira Hızır a.s. ile Abdülhalık Gücdevani k.s. arasında geçen kıssayı hepimiz duymuşuzdur. Hızır a.s Bu Hak dostunun ikram ettiği yiyeceklerden yemez. Gücdevani Hz. “Bunlar helal lokmadır neden yemiyorsunuz?” diye sorduğunda Hızır a.s “Evet helal lokmadır. Ama pişiren öfke ve gafletle pişirmiştir.” Cevabını verir. Gerçi günümüzde çoğu insan “fast food” ile beslendiği için, gittiğiniz yerde abicim bu döneri veya hamburgeri (ne yeniyorsa)hazırlarken gaflet içinde miydin kibir mi doluydun vs. nasıl bir ruh haliyle hazırladın diyemeyiz belki. Ya da gittiğiniz bir misafirlikte bunu soramazsınız. Ama birlikte olduğunuz insanları seçerek Yani sadıklarla beraber olarak ve annenizin sevgiyle hazırladığı yemeklerden yiyerek yönlendirebilirsiniz.

Ben bunu çok sevdim mesela. Yemek yaparken Allahı zikredin ne olur. Hem ev halkı istifade etsin bu durumdan hem siz. O kadar sulara okuyup üfleyip içiyoruz. (O da çok ayrı bir durum. Suyun molekülleri ona göre şekil alıyormuş.) Bir de yemekleri değerlendirelim. Hatta eşinizle aranız mı bozuldu. Ya Vedud deyin. Düzelsin her şey, Allah’ın izniyle. O izin vermezse elden bir şey gelmez tabii. La ilahe illallah deyin çocuklarınızın bedeninin beslediğiniz gibi ruhuna şifa olsun inş.

Eveeet. Yemekler hazır. Şimdi sofraya oturma vakti. Burada da aile bireylerinin mümkün olduğunca aynı sofrada yemesi önemli… Bu, aile arasındaki muhabbeti arttırır. Hem bir arada bulunmak açısından hem de insan enerjisinin aynı tabaktan yenilen şeylerde alışveriş yapması açısından önemlidir.

Sonra yemeğe başlarken bismillah; bitirdikten sonra elhamdülillah demek, diyebilmek sofranıza bereket getirir. Şeytanı uzaklaştırır.

Kısaca insan sadece maddeden ibaret değildir. Şeytan da insanın sırf maddesini görmüş ve kibre kapılmıştır. İçindeki o sonsuz cevheri fark edememiştir. Hadi şeytan fark edemedi de, bizi sonsuzluğa götürecek o cevheri taşıyanlar da aynı yanılgıya düşmesinler bari.

3 yorum:

Fatma dedi ki...

Tatlım,yazın harika.Allah C.C. hep sofralarımızı helal nimetlerle bol bol eylesin inşaAllah!O helal nimetleri soframıza kadar götürecek ellere sağlık versin Tanrım!Amin.

MiNeL Mine dedi ki...

canım benim bir solukta okudm,
herkesle de paylaşacağım iznin olursa..
"takılı gözler"meselesini de ilk defa duydum,
bundan sonra dikkat inşş..

Elif Damla dedi ki...

Fatmacım var'ol canım amin diyorum duana. Haram lokma nasip etmesin Rabbim ölene dek.

Mine ablam yazıyı dağıtmakta fayda var, ulaşabildiğimiz her yere..
Rabbim senden razı olsun.

Selametle

 

Oburumben Copyright © 2009 Cookiez is Designed by Ipietoon for Free Blogger Template